Ada’da Keyf-i Damak

Geçtiğimiz Kasım ayında kendime küçük bir tatil ikram edip soluğu Büyükada’da aldım. Yaz sezonu kapanmış, ancak adanın en keyifli zamanı bence sonbahar ve kış ayları. Bol yürüyüs, bilmediğim sokaklarda kaybolmaca, esnafla sohbet, fayton sesleri, bisiklet keyfi ve sahilde püfür püfür rüzgar. Ve tabi ki bir de yemek.

Yaz sezonu kapandığı için pek çok restoran ve kafe de kapatmış kepenkleri. Iyi ki de öyle olmuş, yoksa ben tesadüfen tatlı bir mekanı keşfetmekten mahrum kalacaktım. Bir mekanda aradığım çoğu şeyi buraya toplamış olabilirler.

Dikkat! Aşağıdaki yazı bol betimli yaşanmış bir hikaye içermektedir.

Büyükada’da mavi iskelenin karşısında, sakin, sıradan gözüken bir kafe. Buraya girerken aşağıda yazacaklarımı aklımdan bile geçirmezdim.

Kafeden içeri girerken Behramoğlu selamladı beni önce:

“İnsan balıklama dalmalı içine hayatın.

Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına.”

Beyazlığı renklendiren şiir parçaları süslemiş duvarları.

Geniş kahverengi tahtadan masaları, yeşil oturma yerleri olan bir köşe buldum, geçtim oturdum. Masa adeta yemek değil, çalışma masası. Ser ser, yayıl. Ben de açtım kitabı defteri. Kurdum notebooku. “Ne yesem ne yesem?” diye düşünürken,

İçimden Tavuklu Fettucini Makarna (ya da fettucini tavuklu makarna) demek geldi, ama mantarsız lütfen, zira mantar sevmem. Çok geçmeden derin bir tabakta, buram buram kokulu, dumanı üstünde önüme serildi makarnam. Bir çatal alıp ağzıma götürmemle damağımdan yükselen tatlı ezgiyi duymam bir oldu. Ama nasııl ağızda dağılıyor, böyle yormadan, keyifli keyifli boğazımdan geçiyor. Bir ara ağzımdan istemsiz bir “ımmm” sesi çıktığını farkedince, “kimse duydu mu acaba?” diye etrafa gizlice bakış attım.

İçimden “Off bu çok güzel, ama nasıl bu kadar güzel?” diye defalarca geçirip oradaki çalışanlara da defalarca “Yalnız bu çok lezzetli, bayıldım!” demiş olabilirim. Hatta bir ara o kadar keyiflendim ki “Bunun yanında bir bira iyi gider be!” deyip onu da söyleyiverdim.

Midemi şenlendiren bu lezzetin yanında ruhumu tatlandıran müzik listesinin de keyfim üzerinde kesinlikle önemli bir etkisi oldu. Kulağıma tatlı tatlı esen bu tınılara karşı koyamadım veee

“Listeniz çoook güzel, alabiliyor muyuz acaba?” diye yüzsüz yüzsüz sordum. Sonra bazı şarkıları dayanamayıp shazamladığım ve kendimce ada kafa listesi yaptığım da doğrudur.

Ertesi gün, tadı damağımda kalan lezzetin peşine düşüp yine gittim aynı yere. Yine aynı hoş karşılama, güleryüz. Oturdum aynı kahverengi geniş masaya. Yıllardır oraya aitmişim gibi yaydım yayıldım. Menüye bakıp “Acaba bu sefer ne yesem?” diye düşünürken gözüm yine tavuklu fettuciniye kaymadı değil. Bir süre bakışmış olabiliriz. İmdadıma ekip yetişti ve şefin sunduğu birkaç öneriden sonra “çıtır mantı” deyiverdim.

Çok geçmeden, işte çıtır güzellik önümde. Bir iki karabiber artırıp yavaş yavaş kaşıkladım. İlk kaşıktan sonra damağımın verdiği sinyale dayanarak dudağımın sağ tarafı yukarı doğru kıvrıldı, sol kaşım yukarı kalktı, gözlerim yukarı kaydı. Ve yine istemsiz bir “ımmm” sesi yüzümün gösterdiği tepkiye eşlik etti. Olaylar yavaşça gelişirken, kulağıma çalınan “Woman in Love parçasıyla zaman durdu sanki. Böyle sanki uzay boşluğundaymışım da rüzgârla dans ediyormuşum filan. O sırada önümdeki güzellikten geriye iki kaşıklık bir tadım kalmış. İçimde nereden geldiğini bilemediğim

Haşim’den“Ağır ağır cıkacaksın bu merdivenlerden”

Beyatlı’dan;“Âheste çek kürekleri mehtâb uyanmasın.

Bir âlem-i hayale dalan âb uyanmasın.”

dizeleri eşliğinde o kalan çıtır mantıları aheste aheste yerleştirdim dilimin ucuna. Tadını çıkara çıkara damağımda tuttum bir süre. Gözlerimi kapadım tadı daha çok tesir etsin diye. Göz kapaklarım yavaşça açılırken gördüğüm ilk şey önümde tanımadığım bir yüzün bana baktığı oldu. Gözlerimi kırpıştırdım. Kısa saçlı orta yaşta bir hanfendi, bana bakıp gülümsüyor.

Ne keyifli yiyorsunuz öyle, geçerken size bakakaldım”dedi. “Eee şey, Kem küm.” Kendimi toparlayıp kadına bir şeyler söylemeye çalışırken: “Lütfen bölmeyin devam edin” deyip gülümsedi ve gitti.

Mimik ve duygu belirtilerimi içime attım. Mantıyı olan gücümle sıyırdım.

Ada seferlerinin iptal edildiğini öğrenene kadar olaylar az çok böyle gelişti. Adada mahsur kaldım. O da ayrı bir hikaye.

ae6b1ea0df219b0bddef9d309624db8e1ccadfc5ecdc65debc4656aa4ed08748

 

Not: Fotoğraflar temsilidir. Keyifle yemek yapan adamları, keyifli yemek yiyen kadınları seviyorum:)

2016 Kasım

Büyükada