Yazının Hikayesi I: Kil Tabletlerden Dijital Tabletlere; Hiyerogliflerden Emojilere

Yazı ile aranız nasıl? Neden yazarız? Nasıl başladık yazmaya? Nerede başladık?
İnsan 5.000 yıldır yazıyor.
Sevincini, derdini, bilgisini, hayallerini…
Hiyerogliflerden emojilere;
Kil tabletlerinden dijital tabletlere 5.000 yıllık bir serüven bu.
Insanlığın en önemli başarılarından birinin ilginç hikayesi bu.

İngiltere’nin milli kütüphanesi olan, yazılı uygarlığın her çağından eserler içeren Londra’daki British Library’deyiz. Her dönem farklı koleksiyon ve sergilerin yer aldığı kütüphanede bu ayın konularından biri de Yazının Serüveni idi.

Ben de yazmaya tutkun biri olarak, bu serüvene kayıtsız kalamazdım. Sergiyi gezerken en çok etkilendiğim şey, aslında Yazının serüveni üzerinden tüm insanlık tarihinin gözler önüne serilmesi oldu.

Sergide yazının yolculuğu 5 farklı bölümde ayrı ayrı ayıntılarıyla ele alınıyor. Tarih öncesi çağlardan günümüze ve geleceğe doğru bir yolculuk yaptırıyor.

1- Yazının Kökenleri
2- Yazı Sistem ve Stilleri
3- Malzeme ve Teknolojiler
4- İnsan ve Yazı
5- Yazının Geleceği

Bu yazı dizisinin ilk bölümünde biz de yazının kökenlerini keşfe çıkacağız.

Yazının Kökenleri 

@Ancient History

Bundan 5,000 yıl önce icat edilen, toplumda devrim yaratan yazının serüveni, nerede ve nasıl başladı?

Yapılan araştırmalara göre bunun en az 4 farklı cevabı var. Çünkü yazı, insanlık tarihinde birbirinden bağımsız olarak en az dört kez icat edilmiş görünüyor. Dünyanın farklı yerlerinde, farklı zamanlarında ve farklı sebeplerle başlamış.

İlki hepimizin belki de tarih derslerinden hatırlayacağı M.Ö. 3400-3300 yılları arasında Antik Mezopotamya Sümerler dönemi, onun hemen ardından MÖ 3200‘lerde Mısır’ı görüyoruz. MÖ.1300‘e gelindiğinde ise,  Çin’de Shang-hanedanı dönemi ve son olarak da M.Ö. 900-600 arasında Orta Amerika’da yazının ilk kanıtlarına rastlanmış.

Bu medeniyetlerin yazı sistemleri bozulmadan yayılabildiği için, diğer kültürler de bu biçimleri modelleyerek başka yazı sistemlerini oluşturmaya başlamışlar.

Bunun yanında İndus Nehri vadisi ve Rapa Nui (Paskalya Adası) gibi yazının icat edildiği düşünülen ancak hala gizemini koruyan yerler de var.

Bu tarihlere bakıldığında, yazının tek bir merkezi noktadan yayılmış olabileceği iddia edilebilir, ancak her biri benzersiz niteliklere sahip olan bu sistemler arasındaki bağlantılara dair çok az kanıt olması bu iddiayı geçersiz kılıyor.

Şimdi bu medeniyetlere dilerseniz tek tek göz atalım.

Mezopotamya

https://www.omniglot.com/writing/sumerian.htm

Yazının farklı zamanlarda farklı kültürlerde başladığı bilinse de arkeolojik bulgular, tarihin en eski yazı tabletlerinin Sümerler tarafından yapıldığını ortaya çıkarmış. Bu yüzden de bilim insanları en eski yazı sisteminin yaklaşık 5.000 yıl önce Mezopotamya’da göründüğü konusunda hemfikirler.

Sümer dili üzerine çalışan Samuel Noah Kramer de, Sümerleri anlattığı kitabına “Tarih Sümer’de başlar”  ismini verir. Böylece tarihin başlangıcının yazı ile olduğunu vurgularken, aynı zamanda yazıyı ilk kullananların da Sümerler olduğuna dikkat çekmek ister.

Peki neden bu bölge? Bunda kuşkusuz Mezopotamya’nın coğrafi konumu büyük rol oynuyor. Tarihteki önemli şehir devletlerinin ve imparatorlukların temelleri bu bölgede atıldığı için uygarlıkların beşiği olarak adlandırılıyor.

“Mezopotamya” kelimesinin kökenine baktığımızda, Yunanca’da orta anlamındaki —mesos— ve nehir anlamındaki —potamos— kelimelerinden türetildiğini ve “iki nehir arasındaki ülke” anlamına geldiğini görüyoruz. Bu iki nehir de Dicle ve Fırat.  Bereketli topraklar üzerinde olması onu tarıma çok elverişli bir bölge yapıyordu. Aynı zamanda Mısır ve İndus Vadisi uygarlıklarının da kesişim noktasındaydı. Bu da onu farklı kültürlerin ve dillerin bir araya geldiği; dolayısıyla yazı, teknoloji, dil, ticaret, din ve hukuk alanlarında kalıcı etkilerin bırakıldığı bir bölge hâline getirdi.

Sümerler, kalem olarak kullandıkları nesneleri kil tabletler üzerine bastırıyor ve geriye çekiyorlardı. Daha sonra pişirilen bu tabletler dışarı çıkarılıyordu. Kil üzerine yazılan yazılar şekil olarak çiviye benzediği için de çivi yazısı olarak isimlendirilmişti. 

Bazı Sümer tabletleri, 5000 yıl kadar dayanmayı ve günümüze kadar ulaşmayı başardığı için Sümer uygarlığı hakkında bilgi edinme imkanı olmuştur. Çivi yazısı, Hristiyanlık dönemine kadar diğer diller için bir yazı sistemi olarak sürdü. Çivi yazısı içindeki son tarihli belge, MS 75’ten kalma astronomik bir metindir.

Sümer yazı sistemi, Mezopotamya’da kurulan Babil ve Asur uygarlıkları tarafından geliştirilerek daha düzenli, disiplinli ve az karakterli alfabeler haline çevirildi. Bu alfabeler ise şimdi kullandığınız alfabelerin oluşmasını sağlayan Fenike alfabesine esin kaynağı olan yazı sistemleri olarak da bilinir. 

Mısır

Mısırda yazıya dair ilk buluntular, yüksekliği yaklaşık yarım metreyi bulan, üzerinde tören sahnelerinin oyulu olduğu kayalar olmuş. Kamış fırça kullanarak mürekkeple yazma ve kalem kullanma da ilk olarak Mısır’da bulunmuş. Tapınak duvarları, mezar odaları, çekmece ve tabutların üzerinde çeşitli resim ve işaretlerle oyulmuş bu boyalı harflere de hiyeroglif (“kutsal oymalar”) deniyor.

Mısır yazısı, resimli 700’den çok işaretten oluşuyordu. Her bir işaret, hem özel bir nesneyi, hem de belirli bir sesi temsil ediyordu. Yazı yazmak için, Nil nehrinde yetişen papirüs adlı saz türündeki bir bitkiyi kullanıyorlardı.

Eski Mısır tarihine bakıldığında genel olarak oyma ve yazılı karakterler dikkat çekiyor. Bu da bize en eski zamanlardan beri, Mısır’da yazmanın iki işlevi olduğunu gösteriyor: biri törenlerde kullanılan senaryolar (oyulmuş), diğeri de kraliyet ve tapınak idareleri ile ilgili işler (yazılı).

 

Çin

©The British Library
©The British Library

Çin’de yazının ilk buluntuları tedavi amaçlı tıpta kullanılan “ejderha kemikleri”nin üzerinde ortaya çıkmış. Eski döneme ait 4.500’den fazla sembol içeren yaklaşık 150.000 örnek kemik parçaları bulunmuş. Bu kemiklerin yüzeyine oyulmuş karakterlerde savaş, doğum ve hatta diş ağrısı gibi çeşitli konularla ilgili bilgiler bulunmaktaydı.Bu şekiller bugüne kadar, çoğu halen günümüzde kullanılmakta olan Çince karakterlerin ataları olarak tanımlanıyor.

Bu kemiklerin önemi ancak 1899 yılında Politikacı Wang Yirong (1845–1900),tarafından fark edildiği zaman ortaya çıkmış. O zamandan beri de Çin medeniyetinin en eski yazılı kaynakları olarak kayıtlara geçmiş.

Orta Amerika

©The British Library

Güney Meksika’dan Kosta Rika’ya kadar uzanan bu alanda, yazı kalıntıları M.Ö. 900 yılına kadar gidiyor. Bu buluntular Maya, Mixtec ve Aztekler‘den bilgiler içeriyor.

Orta Amerika Sömürge öncesindeki dönemde Mesoamerica’da iki tip yazı sistemi vardı: açık ve kapalı sistemler.

Açık sistemler, belirli dillerin gramer ve ses yapılarına bağlı olmayan metinleri kaydetme araçlarıydı. Bunlar, Aztek’ler ve Orta Meksika’daki diğer Meksika toplulukları arasında yaygındı.

Kapalı sistemler, belirli dillerin ses ve gramer yapılarına bağlıydı. Bunlar belirli dil topluluklarını hedef aldı ve bugün bildiğimiz yazıya benzer şekilde işlev gördü. Bu kapalı sistemlerin örnekleri Maya arasında bulunabilir.

Yazının konumu yüksek statüdeydi. Maya sanatçıları çoğunlukla kraliyet ailesinin küçük çocuklarındandı. En yüksek yazı işleri müdürü sayılan Kutsal Kitapların Sahipleri, kütüphaneciler, tarihçiler, şecere uzmanları, haraç kaydediciler, evlilik düzenleyicileri, tören ustaları ve astronomlar olarak görev yaptı.

Sömürge öncesi dönemden sadece dört Maya kitabı ve tüm bölgeden 20’den az kalıntı bugüne kadar gelebilmiş. Bu yazı kalıntıları geyik derisine ve ağaç kabuğuna boyanmış, yazı yüzeyi de cilalı kireç macunu ile kaplanmıştır.

Yazının serüvenine baktığımızda Mezopotamya’da tabletlere kazınan çivi yazısı, Mısır’da kaya ve mezar anıtlarda hiyeroglifler, Çin’de ejderha kemikleri üzerinde figürler, Orta Amerika’da geyik derisine işlenen ilk yazı sistemleri bize medeniyetlerin çarpıcı zenginliğini ortaya koymuyor mu?

Peki bu yazılar nasıl bir sese sahipti? Bu videolarda antik medeniyetlerin sesleri hayat bulmuş.

Bir sonraki bölümde Yazının Kökenleri 2 ile yazının serüvenine devam edeceğiz.

Kaynakça

https://www.ancient.eu/writing/
https://sites.utexas.edu/dsb/tokens/the-evolution-of-writing/
https://arkeofili.com/
https://www.bl.uk/events/writing-making-your-mark

 

Ağustos 2019
Londra
Eda

1 thoughts on “Yazının Hikayesi I: Kil Tabletlerden Dijital Tabletlere; Hiyerogliflerden Emojilere

  1. Pingback: Yazının Hikayesi II: Kil Tabletlerden Dijital Tabletlere; Hiyerogliflerden Emojilere - Eda Bayraktar

Comments are closed.