Dünyayı Sen mi Kurtaracan?

Topluma hizmet etmekten vazgeçmeyen tüm genç arkadaşlarım, öğrencilerim ve hocalarıma ithafen;

 

Birlikte çalışmaktan keyif aldığım takım arkadaşım Emre geçenlerde bu köşede bir yazı paylaştı “Neye yarar bu ülkede genç olmak” diye.

Genç bir birey olarak eğitim, gençlik, toplum, sosyal fayda, gönüllülük, hizmet, sosyal girişimcilik üzerine çalışıp dururken zaman zaman toplumsal kalıplar insanın yüzüne tokat gibi çarpıyor:

 

“Dünyayı sen mi kurtaracan?”

“Sana mı kaldı be?”

“Boyundan büyük işlere kalkışma, otur oturduğun yerde.”

“Âlemin akıllısı bi sen misin?”

“Hiç işin gücün yok mu senin?”

“Sana ne onlardan. Sen kendi işine bak.”

“Rahat batıyor mu?”

“Karşılıksız bir şey yapılır mı?”   

“Sen kendini ne zannediyorsun?”

“Bırak bu boş işleri!”

 

Bu cümlelere ne kadar çok maruz kalıyoruz değil mi?

Her zaman sözel yollu olmasa da bir bakış, bir ima bile hissettirmeye yetiyor.

Bunları duyunca bazen soruyor bir yanım:

“Ne için, kim için uğraşıyoruz cidden?  

Bu kadar çırpınmaya değer mi?”

Orhan Veli’nin Cımbızlı şiirindeki gibi,

Yaşa işte:

“Ne atom bombası

Ne Londra Konferansı

Bir elinde cımbız,

Bir elinde ayna;

Umurunda mı dünya”

 

Kapa kulaklarını, gözünü, ağzını

Üç maymunu oyna işte.

Ne uğraşıyorsun?

Ve fakat sonra olanlar oluyor!

Bir şey beni: “Heeey! Dur bakalım. Unuttuğun bir şeyler var.” deyip geriye dönüş efektiyle alıp geçmişe götürüyor.

 

Geçmişten Noktalar

“Noktaları ileriye bakarak birleştiremezsiniz, sadece geriye bakarak birleştirebilirsiniz!” diyor Steve Jobs o ünlü Stanford konuşmasında. Kendimi zaman tünelinin içinde gezinirken buluyorum.

2012  Haziran

Sosyolojiden yeni mezun oldum. Toplumsal Değişim-Dönüşüm, Eğitim, Psikoloji, Felsefe teorileri beynimde dönüp duruyor. Neye yarar uygulayamadıktan sonra? Eğitim sisteminden fena halde şikayetçiyim. Önüm arkam sağım solum hep şikayet. Yeter sıkıldım artık! Bir şeyler yapmalıyım. Karanlıktan şikayet ederken bir ışık yakmaya karar veriyor ve başka ışık yakanlarla birleşiyorum. Ve ortaya Geleceğini Ayarlama Ensitüsü çıkıyor.

Kendini tanımayan, amaç ve vizyonlarını, geleceğiyle ilgili ne yapacağını bilmeyen genç arkadaşlarımıza destek olmak için çıkıyoruz yola. Beykoz yerelde bir gençlik merkezinde küçük bir öğrenci grubuyla başladığımız yolculuğumuz genişliyor, İstanbul dışındaki bölgelere uzanıyor. Sonra da Almanya ve Belçika’da Türkiye temsiliyetine. Yerelden ulusala ve sonra uluslararasına. Mezun öğrencilerimizin, eğitim ve hizmet verdiğimiz arkadaşlarımızın başarılarına, hayata geçirdikleri sosyal projelere tanıklık ediyoruz. Küçük bir adımla başlamıştı her şey oysa. Tek bir kıvılcımla.

2013 Ağustos

YAŞÖMün düzenlediği İzmir Afacan Gençlik Kampındayız.

Geleceğini Ayarlama Ensitüsü (GAYE) ile Genç Sosyal Girişimciler Buluşması için Türkiye’nin farklı yerlerinden gelen gençler Türkiye’de sosyal girişimciliğin önemli isimlerinden usta ve duayenlerle buluşuyoruz.  

Ekosistemden pek çok önemli isim var.  Dünyanın en büyük sosyal girişimcilik platformu Ashoka’dan Nick çıkıyor sahneye. ChangemakerXchange programıyla gençlerin dünyanın pek çok yerinde nasıl fark yarattıklarını anlatıyor.

Mustafa hoca (Sarı) Van’da İnci Kefalleri* için verdiği inanılmaz hikayesini anlatırken hayranlık ve şaşkınlıkla dinliyoruz. Bu nasıl bir tutku, nasıl bir adanmışlık! Nutkumuz tutuk, tüylerimiz diken diken, boğazda gitmeyen bir yumru.

Sosyal girişimciliğin Türkiye’deki en önemli isimlerinden Hülya abla (Denizalp) alıyor sonra sözü. Hala hatırlayıp etkilendiğim şu eski Anadolu deyişiyle bitiriyor sunumunu:

“Bir mıh bir nalı

Bir nal bir atı

Bir at bir insanı

Bir insan bir toplumu kurtarır!”

2013 Eylül

Afacan Gençlik Merkezi’nde tanıştığımız güzel insanlarla SOGLA Mentörlük Kampı’ndayız.

2009’da Türkiye’nin Yaratıcı Kalkınma Fikri seçilen SOGLA Kurucularından Timur abi (Tiryaki) yapıyor açılışı.

Çalıştığı kurumlardaki değer ve sosyal fayda mücadelesini, kurumsal iş yaşamında etkiyi içeriden yaratmanın gücünü anlatıyor. İnsanların hayatlarına nasıl dokunabileceğimizi, su damlalarının  büyüyüp nasıl su halkalarına dönüşebildiğini paylaşıyor.

2013 Aralık

Dört ay öncesinde İzmir Afacan Kampı’nda dinlediğim Ashoka’nın Changemaker* programına seçilen fark yaratan gençlerden biri oldum.

Dünyanın farklı yerlerinden gelen katılımcılarla tanışıyorum, onların yarattığı etkiye, değişime, anlatışlarındaki heyecana şahit oluyorum. “Vay be! Yalnız değilmişiz!”

2014 Mayıs

Çocuk ve gençlik eğitimcisiyken yetişkin eğitimi üzerine de çalışmaya başlıyorum. Yenilikçi Öğrenme Merkezi’ndeyim; eğitim sisteminin tüm paydaşları için programlar tasarlıyor, sahada uyguluyoruz. Bir öğretmenin kişisel ve mesleki gelişimine sunduğumuz en küçük bir katkının o öğretmenin sınıfındaki en az 15 öğrenciye çarpan etkisiyle fayda yarattığına heyecanla tanıklık ediyorum.

2014 Temmuz

Katılımcı ve muhabir olarak  Berlin’de düzenlenen Ashoka ChangemakerXchange Fark Yaratan Mezunlar Zirvesi Kampındayım.

Berlin Impact Hub’a gelen katılımcı ve misafirlerle röportaj yapıyorum. Almanya’dan katılan arkadaşım Gloria şöyle anlatıyor süreci:

“Dünyanın dört bir yanından bu inanılmaz değişim yaratanlarla biraraya gelmek bana umut ve güç veriyor. Güç, çünkü bir sosyal girişimci olarak bazen kendinizi yalnız ve güçsüz hissedebiliyorsunuz. Ama ne şanslıyım ki güvenebileceğim ve çılgın yeni fikirler üretebileceğim Changemaker ailesine sahibim. Umut dolu; çünkü bu zirveden diğer değişim yaratanlarla dünyada birşeyleri değiştirebiliriz inancıyla ayrıldım.”

2015 ve Şimdi

Her geçen gün içinde bulunduğum, destekçisi, takipçisi olduğum pek çok kuruluşta Kariyerist’te, Fütüristler Derneği’nde, YAŞÖM’de, 12 Yıldız’da, Hayat Sende’de, Ashoka’da SOGLA Öncülerinde*, SOGLA Akademi ve Mentorluk mezunlarında güzelleşen pek çok hikayeye, sosyal fayda odaklı işlere tanık oluyorum.

İşte tam da o anda

Değişiyor bir şeyler

Onca olumsuz şeye rağmen

Bir duygu çıkageliyor:

Umut.

Dünyayı Sen mi Kurtaracaksın?

İşte bu yüzden umut var!

“Davan neyse derdin de odur” diyor Şems,

Davamızı hatırlamaya ihtiyacımız var.

İdeallerimizi,

Motivasyonumuzu,

Tutkularımızı.

İnançlarımıza yeniden sarılmaya ihtiyacımız var.

Her şeyden çok

Her zamankinden fazla

Öfkeye, nefrete, savaşa değil

Sevgiye, şefkate, umuda, inanca ihtiyacımız var.

Sana ihtiyacımız var.

Biz nefret tohumları saçamayız.

Biz akıl, şefkat, sevgi saçarız.

Biz birbirimizden nefret edemeyiz,

Biz aşağılayamayız,

Biz küçümseyemeyiz,

Biz birleştiririz.

Biz güç veririz.

Kan verir,

Can veririz.

Yoldaş oluruz.

Bize yakışan bu!

İşte bu yüzden genç arkadaşım!

Dünyanın neresinde olursan ol,

Güzel bir şeyler yapmak için yanıp tutuşan genç arkadaşım,

Sana sesleniyorum:

“Ben olmasam ne olacak?” deme.

Küçük bir adımın etkisini küçümseme

Bir okyanus da damlalardan oluşmuyor mu?

Bir kıvılcım bir bozkırı tutuşturmuyor mu?

Bir nal da bir at kurtarmıyor mu?

Sunduğumuz her şey okyanusa attığımız bir damla.

Dönüşüme küçük de olsa katkı.

Kendi etki alanında fark ve değişim yaratabildiğini gör,

Başkalarına ilham verip onları da harekete geçirebildiğini gör.

Sana ihtiyacımız var.

İşte bu yüzden genç arkadaşım!

Dünyanın neresinde olursan ol,

Güzel bir şeyler yapmak için yanıp tutuşan genç arkadaşım,

Sana sesleniyorum:

Bazen gün gelir, umudunu kaybeder;

Bazen boşuna kürek çektiğini düşünebilirsin.

Seninle dalga geçebilirler, sana gülebilirler.

Seni küçümseyebilirler. Hem de bazen en yakınındakiler bile.

Sen gücünü küçümseme.

Yürümeye devam et.

Sana ihtiyacımız var.

“Dünyayı sen mi kurtaracan?” dediklerinde,

“Yok ben değil! Biz” de.

“Hiç işin gücün yok mu senin? Sen kendi işine baksana” dediklerinde,

“İşim bu!” de.

“Âlemin akıllısı bi sen misin?” dediklerinde

“Alem buysa,evet benim” de.

Dünyayı küçük başlangıçlarla iyileştirmenin etkisini göster herkese,

Düşsen de, umudunu kaybetsen bile pes etme!  

Bak dünyanın dört bir tarafında dünyayı daha iyi bir hale getirmek için çalışan senin gibi insanlar var.

“Ne oldu şimdi, yazdın da bunları, başın göğe mi erdi?”

“Başımız öne eğilmesin kardeşim, göğe ersin!”

İşte bu yüzden genç arkadaşım!

Dünyanın neresinde olursan ol,

Güzel bir şeyler yapmak için yanıp tutuşan genç arkadaşım,

Sana sesleniyorum:

Dünyada yeterince umutsuzluk, öfke, savaş, kin, nefret var.

Sen gel bunların yerine

Umut ol, ilham ol, güven ol, sevgi ol, şefkat ol.

Sana ihtiyacımız var.

Başın öne eğilmesin de, göğe ersin.

Gel birlikte su damlalarını su halkalarına dönüştürelim.

Yalnız değilsin!

 

Eda Bayraktar

Mayıs 2015

 

Bu yazı ilk kez Proje Panosu‘nda yayınlanmıştır.

Linkler:

İnci Kefalleri, Mustafa Sarı Video: https://goo.gl/EJ5sx4 

SOGLA Öncüleri Başvurusu: “Sana ihtiyacımız var.” http://www.sogla.org/sogla-oumlncuumlleri.html