Y’den X’e Mektup Var!

Merhaba Sayın Büyüklerimiz;

Biz şimdilerde Y Kuşağı diye adlandırılan 20’li yaşlarının ortalarında bir grup (Türkiye’de büyük bir grup) genciz. Samimiyet ve içtenliğimizi rahat aktarabileceğimizi düşündüğümüz için mektupla karşınıza çıkmaya karar verdik. Son dönemlerde yoğun olarak kendi ilgi alanlarımızla ilgili konferans, toplantı ve panelleri yakından takip ediyoruz. Orada gözlemlediğimiz fikir ve yaklaşımlardan doğan birkaç sorumuz, hadsizce bulmazsanız da birkaç eleştirimiz mevcut.

İlgi alanlarımız itibariyle istihdam, iş geliştirme, insan kaynakları, ekoloji üzerine katıldığımız etkinliklerde dinlediğimiz ve hiç değişmeyen bazı bilgi paylaşımları var. Örneğin, artık tüm dünyada hızlı bir nüfus artışının olduğu, yaşam süresinin uzamasıyla temel sağlık ihtiyaçlarının arttığı, genç nüfusun iş bulma sürecinde rekabetin artacağı, bu yüzden gençlerin kendilerine nasıl yatırımlar yapması gerektiği; öte yandan eko-krizlerin de gittikçe artacağı ve bunlara yönelik önlem çalışmalarının hızla başlatılması gerektiği…

Hemen herkes, bu sorunlarla ilgili yapılacak yatırım ve çalışmaların gelecek nesiller için olduğunu vurguluyor. Buradaki içtenliğe inanıyoruz. Ancak, aramızdaki yaklaşımın temelde bazı noktalarda ayrıldığını görüyoruz.

Tecrübenize saygımız sonsuz, elimizden geldiğince sizi takip ederek anlama çabasındayız. Gelecekten bahsederken kendi strateji ve planlarınıza olan inanç ve bağlılığınız sebebiyle kritik bazı noktaların gözden kaçırıldığını düşünüyoruz. Sizin de bildiğiniz gibi günümüz dünyasında hız önemli bir rol oynamakta. Bu kadar hızlı değişen bir dünyada geçmişte kalan eğitim altyapıları ve strateji anlayışlarının ömrü de kısa oluyor. Öte yandan teknoloji insan evriminden daha hızlı ilerlerken torunlarımıza yaşanabilecek bir dünya bırakabilmek için farklı ve yeni yaklaşımlara ihtiyaç var.

Bir başka vurgulamak istediğimiz noktaysa şu: Geleceğe dair projelerin çözüm üretmekte yetersiz kalmasının nedeni şu anki “uzmanlık” anlayışı. Sadece tek disiplindeki insanlar bir araya geliyor. Örneğin banka yöneticileri finans sorunlarını tartışıyor, sonunda ortaya çıkarılan hiçbir plan tam olarak çözüm sağlayamıyor. Tek taraflı bakıldığı için basit bir nokta es geçiliyor: O da hiçbir problemin çoklu disipliner bir yöntemle yaklaşılmadığında sistematik olarak çözülemeyeceği gerçeği.

Hangi alanda olursa olsun, son 30 yılda sorunların gittikçe katlandığını, çözüm projelerinin nedene inemediğini, bu yüzden de sorunların hep farklı yüzleriyle devam ettiğini görebiliyoruz. Eğer 30 sene önce çalışmaya başladıysanız bu süreçten sizin de sorumlu olduğunuza inanıyoruz. Hâlâ hemen her alanda hem ulusal hem küresel boyutta sıkıntılar var ve bugün tartışılan sorunların temelleri atılırken siz de oradaydınız. Son 30 yılda ekonomik krizlerin yaşanmasından derelerin kurumasına kadar doğan her sorunu aldığınız eğitim ve tecrübe ile belki tamir etmeye çalıştınız belki de sorun yaratanlara destek oldunuz; iyi ya da kötü bugünü siz hazırladınız.

Bizim de bu noktaya gelmemizi, sorular sorabilmemizi ve hatta eleştirebileceğimiz bir ortamı da siz sağladınız, minnettarız. Bu mektup, bizim de burada olduğumuzu hatırlatmak için yazıldı. Bizim gelecek algımız, tarafımızca şekillendirileceği yönünde, o yüzden kendimize yaptığımız tüm yatırımları daha iyi bir gelecek kurmak adına kullanmaya çalışıyoruz. Dünyanın farklı yerlerine bakarsanız, sadece bir sosyal medya aracıyla nasıl organize olabildiğimizi görebilirsiniz.

Teoride çalışan harika yapılanmalar geliştirildi ama gelir dağılımındaki uçurumlar, yoksulluk, işsizlik, çevre kirliliği daha birçok soruna çözüm üretilemedi. Bu sorunların hepsinin artık temele inen inovatif yaklaşımlarla çözümlenmesi zorunlu hale geldi. Bizimle daha fazla etkileşime girmeye ve çözüm masasında bize de yer vermeye çalışırsanız birlikte çok daha verimli çözüm önerileri üretebileceğimize inanıyoruz. İki nesil arasındaki farklılıkları sorun olarak ele almak yerine birbirimizin farklılıklarından doğan güçlü yanlarımızı daha iyi bir dünya için kullanabiliriz.

Sezin İlbasmış & Eda Bayraktar

Bu makale ilk kez Optimist Dergi Blog‘da yayınlanmıştır.