Soma’dan Hane Hikayeleri

Felaketin 40. Gününe Doğru…

“Bütün mutlu aileler birbirine benzer. Oysa mutsuz ailelerin her birinin kendine özgü bir mutsuzluğu vardır…“ demişti Tolstoy. 
 
SOMA’daki ailelerin de her birinin mutsuzluğu ve acısı kendine özgü.
Felaketin ardından
40 gün geçmiş.
Hüzün,
Sükunet,
Kabulleniş, 
Öfke, 
Acı,
Çaresizlik,
Hepsi birarada. 

DSC00370
Bölge bölge merkez ve civar köylerdeki yakınları ölen aileleri ziyaret ediyoruz.
 
Sokakta oynayan çocukların arasından geçiyor,
Merkezdeki evlerden birine giriyoruz. 
İçeriden hıçkıra hıçkıra ağlama sesleri yükseliyor.
“Kamile o” diyorlar.
“Eşini kaybetti, birbirlerine çok aşıklardı.
Yeni evlenmişlerdi.10 sene kavuşmak için beklediler. Herkes bilirdi onları. Kader ayırdı”
 
Köyün yukarısına doğru, iki katlı sıvaları dökülmüş kalabalık bir eve daha giriyoruz. 
Kapıyı açan genç kadın “Hoşgeldiniz” diyor, içeri buyur ediyor mahcubiyetle.
Başsağlığı ziyaretleri, konu komşu, akrabalar
Teyzeler, ablalar, gençler, çocuklar 
Hepsi burada toplanmış.
Başlıyor bir abla hanenin hikayesini anlatmaya.
“Bu ev iki şehit verdi madende.” deyip kesiliyor karşısındaki teyzeye acıyla bakarak.
Uyuşmuş, yüzü hissizleşmiş teyze, “oğlum, eşim” diyor zar zor konuşarak.
Oooff oof! Oof ki ne ooof!
“Benim 1 oğlum daha var, o gün dizi ağrıyordu, rahatsızdı.
Ben de napayım, gitme oğlum, dedim. O gün o kara felaket oldu. Allah onu bana bağışladı.”
Evin köşesinde yeni doğmuş bir bebek bir annenin kucağında uyuyor.
Bu da benim kardeşimin. Felaketten bir hafta sonra doğdu. Adını Ali koyduk, oğlumun adıydı” diyor gözleri yere bakarak.
“Bir can giderken biri geliyor işte evladım napıcaksın onunla avunuyoruz biz de.”
Soma Saha 
Derin acılar dilsizdir, derler. 
Burada ağlama yok,
Burada feryat yok. 
Burada sükünet var
Burada çaresizlik var.
Burada hüzün var. 
 
Burada böyle yüzlerce hikaye var. 
İnsanlar unutulur, 
Yaşananlar unutulur
Kurumlar unutulur. 
Hikayeler unutulmaz.
Soma’yı unutma!
 
Haziran 2014
Soma, Manisa